Assassin’s Creed 1, 13 Kasım 2007 tarihinde Ubisoft tarafından piyasaya sürülmüştür. Altair Ibn-a’Ahad isimli suikastçimizin hikayesini anlatmaktadır ve Üçüncü Haçlı Seferi döneminde geçmektedir.
Ana seriden bağımsız olarak ”Assassin’s Creed: Altair Chronicles” ve ”Assassin’s Creed: Bloodlines” adlı iki oyun daha mevcuttur fakat bunlar Windows için yayınlanmamıştır.
Oyun, Desmond isimli barmen bir adamın kaçırılmasıyla başlıyor. Kaçırıldıktan sonra Animus isimli bir makineye bağlanıyor ve geçmişiyle iletişim kurulmaya çalışılıyor.
Animus, genetik hafızayı gün yüzüne çıkaran bir sistem. Desmond’u kaçıran bilim insanlarının söylediklerine göre üzerinden yüzyıllar geçmiş olsa bile atalarımızın yaşadığı şeylere, hatıralarına ulaşıp geçmişimiz hakkında dehşet verici bilgilere sahip olabiliyoruz. Bizim bilim insanları da aslında Desmond üzerinden ana kahramanımız olan Altair’e ulaşmak amacındalar.
Altair’i de görseniz nasıl kuralsız bir adam… Sürekli kaos içerisinde! Kendisine verilen Robert de Sable’e karşı bir görevi yerine getirirken suikastçilerin üç kuralını da çiğniyor ve kardeşlere ihanet ediyor. Peki, nedir bu önemli kurallar?
- Kılıcını masumlardan uzak tut.
- Kendini belli etme.
- Asla kardeşliği tehlikeye atma.
Hal böyle olduktan sonra da Al Muallim tarafından rütbesi düşürülüyor. Daha sonra Al, ona çok önemli bir görev veriyor ve eğer bu görevi tamamlarsa tekrardan eski saygınlığını ve rütbesini kazanabileceğini söylüyor. Görev ise dokuz kişiye suikast düzenlemek…
Bu görevlerin detayına girmeyeceğim çünkü spoiler vermek yerine oyunu oynamanızı ve kendi kendinize “Vay be, ne oyunmuş arkadaş!” demenizi istiyorum. Oyun adeta yapboz gibi ve sonunda hem Altair hem de Desmond olarak ilginç gerçeklerle karşılaşıyoruz.
Altair her suikastten sonra Tapınak Şövalyeleri’nin de Al Muallim gibi “Cennet Parçaları” isimli objeyi aradığını farkediyor. En sonunda ise Altiar, Robert ile karşılaşıyor ve onu ihanetle suçluyor. Bir düello yapıyorlar. Altair, Robert ve yandaşlarıyla savaşarak hepsini öldürüyor. Sıra Robert’a geldiğinde Robert Altair’e onuncu tapınak şövalyesinin varlığını ve bu kişinin Al Muallim olduğunu söylüyor.
Tekrar memleketine dönen Altair fark ediyor ki gerçekten de Al Muallim, Cennet Parçası’nı kullanarak insanların zihinleriyle oynayıp onları hipnoz etmiş. Vakit bu ya, Altair rütbesinin de düşmesinin hıncıyla Al Muallim’e ulaşıyor ve hipnoz falan umrunda olmadan öldürüyor. Cennet Parçası ise yere düşüyor ve esrarengiz bir şekilde dünyadaki gizlenmiş diğer parçaların yerini gösteriyor.
Altair bu olayları yaşadıktan sonra da diğer kahramanımız Desmond, Animus’tan uyanıyor ve her şeyin farkına varıyor. Desmond’u kaçıran bilim insanlarının asıl amacı da bu parçaları bulup dünyayı yok olmaktan kurtarmak için insanları hipnoz etmek. Kısacası modern Tapınak Şövalyeleri…
Desmond buradan nasıl kurtulacağım derdine düşmüşken bilim insanlarından bir tanesinin aslında suikastçı olduğunu görür. Böylelikle Lucy, Desmond’u kurtarır. Tabii Desmond atasının zihninde vakit geçirdiği için de “kartal görüşü” yeteneği kazanmıştır.
Oyunun ana hikayesi bence aşırı etkileyici olmakla beraber tarihsel de olduğu için favori serim olmuştur her zaman. İlk oyunlar eski oldukları için mekanikleri zor. İmkanı olanın oynamasını şiddetle tavsiye ediyorum!
Oynanış videosuna buradan ulaşabilirsiniz:
İlginizi çekebilecek konular