Aşık tarzı halk şiiri, halk arasında yetişen saz şairlerinin oluşturduğu bir edebiyattır. Bu edebiyatın geçmişi Orta Asya’daki destan geleneğine kadar dayanır. Saz şairlerine âşık ya da ozan adları da verilir. Manzum niteliği önde olan âşık edebiyatının şairleri, usta – çırak ilişkisi içinde yetişir. Yeniçeri Ocağı’nda yetişen saz şairleri de vardır. Âşık edebiyatı XVI. yüzyıldan sonra güçlü bir gelişme göstermiştir. Osmanlı toplumunda âşıklar köy köy, kasaba kasaba dolaşıp halka şiirlerini okumuşlardır. Âşık tarzı şiir geleneğini günümüzde de sürdüren âşıklar vardır. Bu edebiyatın başlıca temsilcileri; Köroğlu, Kayıkçı Kul Mustafa, Gevheri, Karacaoğlan, Âşık Ömer, Kâtîbi, Dertli, Dadaloğlu, Erzurumlu Emrah, Seyrani, Bayburtlu Zihni, Âşık Veysel, Murat Çobanoğlu, Şeref Taşlıova, Âşık Reyhani’dir.
Aşık kime denir?
Daha çok kırsal kesimlerde yetişen, şiirlerini saz eşliğinde ve hece vezni ile oluşturan, halk hikayesi de anlatabilen sanatçıya aşık denir.
Aşıklar, şiirini hem üreten hem de usta malı şiirleri söyleyen sanatçılardır. Genellikle düğünlerde, festivallerde, şenliklerde ve çeşitli vesilelerle yapılan toplantılarda kendilerini gösterme imkânı bulurlar. Geçmişte elinde sazı ile diyar diyar dolaşıp sanatlarını icra ederler ya da o yörenin diğer aşıkları ile karşılaşıp aşık fasılları yaparlardı. Halk, “Hak” aşığı veya badeli âşık olarak bilinenleri daha çok beğenirdi. Bir yandan halkı eğlendirirken bir yandan da şiirleriyle onlara bazı mesajlar veren aşıklar, şiirlerini saz eşliğinde söylerler, kimi zaman da hikayeler anlatırlardı.
Halk şairlerine “aşık” denmesinin sebebi nedir?
Saz şairlerine “aşık” denmesinin İslam inancı ile yakın ilişkisi vardır. Aşık, önceleri yalnızca Allah aşkını dile getiren dini-tasavvufi alanda şiirler söyleyen şairler için kullanılırken sonraları halk şairlerinin genel adı olmuştur. Bunda din dışı şiirler söyleseler de halk şairlerinin halk geleneğinde bir inanışla ilgili olması da etkilidir. Aşık’ın şairlik gücünü, düşünde kendisine pir’inin sunduğu “aşk badesi”ni içmek ve ideal sevgilinin hayalini görmekle kazandığına inanılır. Bu sanatçılara “badeli aşık” ya da “Hak aşığı” adı verilir.
Aşıklık geleneği ne zaman ortaya çıkmıştır?
Tüm toplumlarda şiir önce mitolojik kimlikle başlamış sonra dinsel kimliğe bürünmüştür. Daha sonra ise dini konular yerini din dışı konulara bırakmıştır. Türk şiirinin gelişimi de bu yolda olmuştur. Toplumsal iş bölümü ve ayrışmanın sonunda kam ve baksılar zamanla birer büyücü, ozanlar da şair konumuna gelmiştir. Bu gelenek İslamiyet’ten sonra da Türk toplumunda sürdürülmüştür. 1277 yılında dağılma sürecine giren Selçuklulardan Konya’yı alan Karamanoğlu Mehmet Bey, Arapça-Farsça kasideler okuyan divan şairlerine rağbet etmemiş, halk ozanlarına ilgi göstermiştir. Bu şairlere 15. yüzyıla kadar “ozan” denmiştir. Bu yüzyılın sonuna doğru ozanlar yerlerini “aşıklara” bırakmışlardır.
Adı bilinen ilk saz şairi kimdir?
Türklerin Anadolu’ya girmelerinden 16. yüzyıla kadar geçen sürede yaşayan ozanların çok azı bilinmektedir. Şu ana kadar saptanan ilk saz şairi, Timur’un 1386’da Kars’ı işgal edip yağmalamasını anlatan bir destan söyleyen “Baykan”dır.
Aşıklar kaç grupta sınıflandırılır?
Aşıklar genel olarak iki başlıkta sınıflandırılır.
a. Öğrenim durumlarına göre
Eğitimsiz şairler: Doğaçlama, saz eşliğinde, hece ölçüsüyle şiir söylerler. Ancak okuma yazma bilmedikleri halde aruzla şiir söyleyen (Sümmani, Aşık Şenlik) gibi isimler de vardır.
Eğitimli Şairler: Şiirlerini saz eşliğinde hem hece ile hem de aruz ile söylerler. (Aşık Ömer, Gevheri, Dertli, Erzurumlu Emrah…)
b. Kökenlerine göre
Köylü şairler: Şenlik, Ruhsati, Mesleki, Noksani… Kasaba ve şehir şairleri: Gevheri, Aşık Ömer, Bayburtlu Zihni, Seyrani Yeniçeri şairler: Kayıkçı Kul Mustafa, Aşık Hasan, Geda Muslu Göçebe şairler: Karacaoğlan, Dadaloğlu, Deli Boran